Subtitles section Play video
Geçtiğimiz beş yıldır
şu soruya cevap arıyordum: iyi fikirler nereden geliyor?
Sanırım hepimizin asıl ilgilendiği problem bu.
Daha yaratıcı olmak, daha iyi fikirler üretebilmek ve kurumlarımızın daha yaratıcı olmalarını istiyoruz.
Bu problemi önce genel bir bakış açısıyla inceledim. Tarihte yaratıcılığı olağanüstü seviyelere çıkaran ortamlar nerelerdi?
Ve sonuç olarak buldum ki bunun yaşandığı tüm ortamlarda tekrarlanan ve hep görülen bazı döngüler var.
Bu döngüler olağanüstü seviyelerdeki yaratıcılığı körükleyen ortamlar.
Döngülerden birisine 'yavaş kamburlaşma' diyoruz. Bu tarz fikirler genelde hiçbir zaman
büyük bir sezgi veya ani inen bir ilham kaynağı olarak gelişmezler.
En önemli fikirler gelişmek için uzun zaman alırlar ve uzun bir zaman arka planda kullanılmayı beklerler.
Bir fikir 2, 3 veya bazen 10 ya da 20 yıl olgunlaşmadan
başarılı veya kullanışlı olamayabilir.
Bu, iyi fikirlerin genellikle küçük kamburlar arasındaki çarpışmalar sayesinde meydana çıkmasından dolayı oluyor.
Bu sayede küçük kamburlar kendilerinden daha büyük bir fikri meydana getiriyor.
Böylece yaratıcılıkta ve gelişimde tarihsel birçok gelişme ve özellikle 'yarım fikirler' gözlemliyoruz.
Mesela Tim Berners-Lee'nin World Wide Web'inin (www) arkasında da güzel bir hikaye var.
Tim Berners-Lee bu proje üzerinde yaklaşık on yıl kadar çalıştı.
Fakat başladığında kendisinin ne icat edeceği veya ne başaracağı hakkında tam bir öngörüsü yoktu.
WWW'a sadece bir yan proje olarak,
kendi bilgilerini organize edebilmesi için başlamıştı. Fakat birkaç yıl sonra bunu kenara atarak başka birşey üzerinde çalışmaya başladı.
Ve ancak on yıl sonra World Wide Web'in tam vizyon ve öngörüsüne ulaşabildi.
Bu, genel olarak, fikirlerin nasıl oluştuğunu gösteriyor.
Fikirlerin tasarlanması için zamana ihtiyaçları vardır. Ve bu aşamadan sonra da öncelikle küçük kamburlar olarak zaman geçirirler.
Fikirleri bu açıdan düşününce karşımıza çıkan bir diğer önemli nokta ise fikirlerin bu, küçük kambur, durumunda oldukları zaman
diğer kamburlarla çakışmaları gerektiğidir.
Birçok zaman bir kamburu gerçek, olağanüstü fikire döndüren olay bir başka kamburla olan çakışmasının
başka birinin kafasında gizlenmesidir.
Sizin bu kamburların birbirleriyle çakışabilecekleri ortamları yaratmanız ve sonrasında da bu çakışmalardan küçük kamburlardan çok daha iyi, bütün ve olağanüstü bir fikir çıkarmanız gerekir.
Örneğin, Aydınlanma Çağı'ndaki kahvehaneler veya Paris Modernist Salonları
birer yaratıcılık mekanizmalarıydı.
Çünkü onlar küçük fikirlerin etrafta dolaşmasını ve birbirleriyle alışverişini, dolayısıyla yeni formlara girebilmelerini sağlıyorlardı.
Gelişimi bu şekilde incelediğimizde, internetin beyinlerimize neler yaşattığı
hakkında büyük bir aydınlanma gerçekleştiriyoruz.
Sürekli online, birden fazla işi aynı anda yapmaya çalışan bir hayat içerisinde boğuluyor muyuz?
Yavaş hareketlerden kaçındığımız, okumayı bıraktığımız ve düşünmeye kafa yormadığımız bu günlerde daha küçük fikirlere mi yöneliyoruz?
Açıkçası, ben bir okuma hayranıyım. Ama, bilimsel ve teknolojik gelişime ana katkıyı koyan şeyin de
bağlantılardaki tarihsel yükseliş olduğunu unutmamak gerekiyor.
Bu sayede diğer insanlara ulaşarak onlarla fikir alış verişini daha kolay hale getirdik.
Daha sonra ise onların kamburlarını yakalayarak bizimkilerle birleştirdik.
Ve onları yeni fikirlere dönüştürdük. Bence herşeyden önce bu bizim son 600 veya 700 yıldaki gelişim motorumuzu açıklayan en önemli sebep.
Ama şu da doğru ki gerçekten bu olay ilgimizi de dağıtıyor. Ama son 15 yıldır yaşananlar gerçekten fevkalade ve büyüleyici.
Birbirimizle bağlantı kurmak için birçok yolumuz var. Ayrıca, tanımadıklarımıza da ulaşabilmemiz için bir öncü oldu.
Bu bize fikrimizi tamamlayabilmek için gerekli son parçaya ulaşmakta yardımcı oldu.
Veya, gezinirken yeni bir bilgiyle karşılaşarak yeni bir fikre ulaşmamıza veya elimizde olanları geliştirmemize olanak sağladı.
İyi fikirlerin nasıl oluştuğunu gösteren gerçek fikir aslında bu. O şans, birbirine bağlı beyinlerin yanında olacaktır.